Dünya nüfusu süratle artarken besine olan talep de gitgide yükseliyor. Artan besin talebine daha süratli karşılık vermek ismine gerçekleştirilen ziraî faaliyetler ise hem toprağa ziyan veriyor hem de insan sıhhatine olumsuz tesirlerde bulunuyor. Tahminen günü kurtarmak için atılan bu adımlar gelecek jenerasyonlar için de beraberinde büyük sorunlar getiriyor. Tıpkı vakitte gitgide artan doğal afetler, salgın hastalıklar ve iklim krizi de üretim zincirini gün geçtikçe daha çok tehdit ediyor. İşte bu noktada sürdürülebilir tarım uygulamaları insanlık için çok kritik bir rol oynuyor.

DAHA UYGUN MALİYET

Gelecek jenerasyonların muhtaçlıklarını karşılama yeteneğinden ödün vermeden, periyodun şartlarına uygun olarak yapılan ziraî üretim hem çevreyi hem de toprağı koruyor. Besin zincirinin birincil üretim noktası olarak tanımlanan tarım, sürdürülebilir üretim teknikleri ile kâfi ve kaliteli besin unsurunun uygun maliyetlerde tüketicilere ulaşmasını sağlıyor. Tıpkı vakitte bu teknikle gerçekleştirilen tarım; arazinin, çiftçilerin, etrafın ve doğal tarım kaynaklarının da korunmasını sağlıyor.

KURAKLIK TEHLİKESİ

Bilhassa kentleşmenin ve endüstrileşmenin ağır olduğu bölgelerdeki artan talebe karşılık vermek ismine gerçekleştirilen endüstriyel tarım uygulamaları bölgesel ziyanlara neden olabiliyor. Su kaynaklarının sistemsiz ve verimsiz kullanılması daha sonraki yıllar için beraberinde kuraklık tehlikesini getirirken gerçekleştirilen karbon salınımı ise global ısınmayı daha da tetikleyerek üretim zincirini aksatıyor.

CANLILARA SIĞINMA ORTAMI YARATIYOR

Organik tarımda kimyasal gübrelerin ve pestisitlerin kullanılmaması cins çeşitliliğini koruyor hatta bu alanlar onlar için sığınma alanı oluyor. Organik tarım yapılan alanların endüstriyel tarım alanlarına kıyasla yüzde 30 daha fazla çeşit çeşitliliğine sahip ve çeşit yoğunluğu yüzde 50 daha fazla. Avrupa’da 21 yıl vadeli müşahedeler de organik tarım yapılan topraklarda endüstriyel tarım yapılan topraklara nazaran bitkilerin besin hususu alımını kolaylaştıran, hastalıklara karşı direncini artıran mantar kolonilerinin yüzde 40, besin döngüsünde değerli rolü olan mikrobik canlılar ile öteki toprak organizmalarının 2-3 kat daha fazla olduğunu gösteriyor. Mukayeseli çalışmalarda jenerasyonu tehlike altında olan kuş tipleri dahil, kelebek tiplerinin ve bitki kompozisyonunun organik tarım alanlarında daha güçlü olduğunu, tozlaşmada kıymetli rol oynayan arılar organik tarım alanlarında ortalama 7 kat daha fazla bulunuyor.

KÜÇÜK ALANDAN YÜKSEK RANDIMAN

Sürdürülebilir tarım, küçük alanlardan azamî randıman alınmasını sağlıyor. Bugün Hollanda’da geçerli olan sürdürülebilir tarım uygulamaları sayesinde, küçük sera alanlarında birden fazla eser yetiştirmek mümkün olabilmekte.

Verimli topraklar, hayvanlar için de bir hayat alanı olacak, birebir vakitte ziraî üretime de katkı sağlayacaktır.

Toprağın verimli hâle getirilmesi, yıllarca kullanılmasını sağlayabilir. Sürdürülebilir tarım uygulamalarıyla topraktaki randımanı artırmak mümkündür.

Sürdürülebilir tarım, global çapta besin gereksiniminin karşılanmasını sağlar. Sık hasat yapma imkanı olduğu için, besine erişim sıkıntısını büsbütün ortadan kaldırabilir.

İstihdam da sürdürülebilir tarımın yararları ortasındadır. Çiftlikler bölgede istihdam sağlayarak işsizlik düzeyinin azalmasına katkıda bulunur.

GELİRİ AZALTIYOR

Endüstriyel tarım uygulamalarının yarattığı çevresel problemlerde alışılagelmiş ve rastgele kimyasal gübre ve pestisit kullanımı rol oynuyor. Üstelik yüksek girdi kullanımı maliyetleri artırıyor, karı azaltıyor. Âlâ tarım uygulamalarıyla hem gereksiz kimyasal gübre ve pestisit kullanımıyla yüklenilen ek maliyetleri hem de etrafa salınan atık yükü azaltılıyor. Böylelikle insan sıhhati için daha emniyetli eser elde ediliyor. Üretimin her bir kademesi denetim edilirken bilgi birikimi de artıyor.

TÜM TOPLUM ÇIKARLI

Üreten, tüketen tüm toplum çıkarlı: “Organik eserler konvansiyonel eserlerden daha adil ve yüksek fiyata alıcı buluyor. Üstelik endüstriyel üretimin neden olduğu etraf ve insan sıhhatine verilen ziyanlar nedeniyle oluşan maliyetlerin yerini organik eserlerde toprağın, tabiatın ve sıhhatin korunmasından ötürü çıkar alıyor. Uzun müddette randıman artışı sağlamak da mümkün.

ORGANİK TARIM DAYANAĞI

Ayrıyeten, organik tarımla uğraşan çiftçi, mevcut ziraî dayanakların yanında organik tarım takviyesi de alabiliyor. Üretici ve üretici birlikleri ziraî dayanaklardan öncelikli olarak faydalanıyor. Türkiye’de organik tarım yapan çiftçilere verilen devlet dayanakları; düşük faizli krediler, direkt gelir takviyesi, etraf emelli ziraî toprakların korunmasına yönelik dayanaklar, iyi tarım uygulamaları ve toprak tahlili yaptırılmasına ait takviyeler olarak sıralanıyor.

EROZYON ÖNLENİYOR

Organik tarım ile erozyon önleniyor, toprak sıhhati korunuyor. Endüstriyel tarım uygulamalarında ağır toprak işlemesi yapılıyor. İşlendikten sonra örtüsüz kalan toprak yağmur, rüzgar ile çarçabuk taşınır hale geliyor. Ekili alanların dünyada yüzde 40’ında, Türkiye’de ise yüzde 59’unda erozyon var. Erozyon ile toprağın sıhhati ve verimliliği üzerinde en fazla tesirli olan üst toprak kaybediliyor. Türkiye’de de durum farklı değil. Türkiye, her sene ortalama erozyonla 0.8 mm toprak kaybı yaşıyor.

SAĞLIKLI VE KALİTELİ

Sürdürülebilir sistemlerle, sağlıklı ve besin kalitesi yüksek eser elde etmek,

Gelecek kuşakları korumak,

Kimyasal unsurların ziyanlarının insan, etraf ve hayvanlar üzerinde oluşturduğu olumsuz tesirlerden korunmak,

Üretim masraflarını düşürmek,

Tarımda çalışan insanların sıhhatini korumak çok daha kolay.

İTİMAT OLUŞUYOR

Bu sistemlerle zirai ilaç kullanımını en aza indirerek, etraf ve insan sıhhatine ziyan vermeyen bir ziraî üretimin yapılması,

Besin güveliğinin sağlanarak, tüketicinin satın alacağı eserlere karşı itimadın artırılması,

Üretimde tutulacak kayıtlarla, tarımda izlenebilirlik ve sürdürülebilirliğin sağlanması,

Doğal kaynakların korunması amaçlanıyor.

Hürriyet